T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI
Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.
Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.
Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.
Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.
Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;
İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.
Oturum Çerezleri (Session Cookies) |
Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır. |
Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:
Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.
Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.
Alçıtepe Köyü
İlçe merkezine 25 km mesafede olup, Behramlı köyünden sonra asfalt yolla ulaşılır. İçme suyu yeterlidir. Camisi 1957 yılında inşa edilmiştir. Nüfusu 2008 verilerine göre 516 kişidir. Geçim kaynakları tarım üzerinedir. Ayçiçeği ve zeytincilik en yaygın ürünlerdir. Turistik potansiyeli nedeniyle turizm son yıllarda temel geçim kaynağı haline gelmiştir.
Halkı 1934 ve 1938 Romanya ve Bulgaristan göçmenidir. Çanakkale savaşlarında Kanlı muhaberelere sahne olan Sığındere/Zığındere ve Kereviz Dere ünlü isimleri Alçıtepe köyü hudutları içerisindedir. Aslında burası bağrında taşıdığı şehit ve şehitliklerle cennet bahçelerinden bir belde gibidir. Kuzeyindeki Sonok Şehitliği ona ayrı bir hava verir. Salim Mutlu Müzesi de savaş hatıralarını canlandırır. İsmini ise doğusundaki Aktopraklı Tepe’den alır. Tepenin ismi Tenger veya Alçıtepe’dir. Türklerin yerleşmesinden sonra da köye ad olmustur.
Alçıtepe/ Tengertepe veya Aktepe, savaşlarda ün kazanmışlardır. Şahindere’de Alçıtepe içerisindedir. Domuzderesi ve Çakalçeşme de kanlı savaşlara sahne olmuştur.
Hülasa köyün kadim ismi Kirte’dir. Çanakkale Savaslarında dağılmıştır. Bursa yöresine giden Rumlar savaştan sonra tekrar köylerine dönmüşlerdir. Ancak fazla kalmadan Yunanistan’a göç etmişlerdir. İstiklal Savaşı sonrası olmalıdır. Bu defa Yunanistan’da kurdukları köyün ismini de Kirte koymuşlardır. Buna büyük Kirte ona da Küçük Kirte demişlerdir. Gelibolu Yarımadası Türklerin eline geçtikten sonra Kirte ve Maydos halkına dokunulmamıştır. Ta ki mezkur köyler İstiklal Savaşından sonra Türkleşmiş ve Müslümanlaşmışlardır
Behramlı Köyü
Eceabat Kilitbahir ve abide yolundan ilçe merkezine 16 km, anayola 1 km sağda ve bir yamaç üzerine kurulmuştur. Köyün nüfusu 2008 verilerine göre 411 kişidir. Köyün su sorunu çözümlenmis, yolu asfalt olup, birçok hizmeti sağlanmıştır.
Halkı Bulgaristan göçmeni olup, /Harmancık Kazası/ Çanakkale Savaşlarında dağılan köy halkı savaştan sonra gelip köylerini gene mamur edip yerleşmişlerdir. Eski Çiftlik, Arapsuyu, Doprabahçesi, Kızıltepesi kayda değer mevkileridir. Güneyindeki Çanakkale Savaşlarıyla ünlü Soğandere, Alçıtepe köyü ile batı sınırını oluşturur.
Eski ismi büyük Behramlı ve 1400’lerde kadim kent Proteziaus kasabası üzerine kurulmuştur. Şifai rivayetlere göre yöre karyelerinin Pazar kasabası Büyük Behramlı’dır. Geçimleri tarım ve hayvancılıktır.
Beşyol Köyü
İlçe merkezine 28 km mesafededir. Gelibolu hududunda ve ilçe merkezine hem Sivli hem de Küçükanafarta yolu üzerinden asfalt yol ile bağlıdır. Köyün nüfusu 2008 verilerine göre 247 kişidir.
Geçim kaynakları çiftçilik, balıkçılık, hayvancılık, suları yeterli ve düz bir arazi üzerine kurulmus sevecen insanları vardır.
Köye ilk yerleşenlerin başında Dursun Bey gelir. Dursun isminin, Karasioglu Dursun Bey’e atfen verilmiş olabilir. Zaman içinde Dursun ismi Tursun’a çevrilmiştir. Son zamanda köyün ismi Beşyol olarak değiştirilmiştir.
Halen Dursun Beyin mezarı köy halkından Hasan DURSUN’un avlusunda bulunuyor ve ihtimamla korunuyor. Aile soyadını da Dursun Bey’den alıyor. Ayrıca Kilitbahir’de bulunduğu gibi Beşyol’da da Karacaahmet’in bir makamı bulunmaktadır. Gülbaba ise Kamil ILGIN’ın evinde bulunmaktadır.
Diger taraftan köydeki şifahi rivayetlere göre Ece Bey’in mezarı Beşyol hudutları içinde olan Ece Limanındadır. Yolağzı Köylülerine göre köy mezarlığı içindeki türbe Ece Bey’e aittir. Gelibolu ilçesine bağlı ve Beşyol Köyünün doğu istikametindeki Karainebeyli Köyü yukarısındaki Tepecik düzlüğündeki yatırın Ece Beye ait olduğu anlaşılmaktadır. Arastırmalar ve buluntular bu yöndedir. Bu sebeple Ece Halil Beyin mezarı buraya yapılmıştır.
Besyol, Yolagzı ve Karainebeyli köyleri arasındaki mesafeler 4-5 km civarında olması nedeniyle bir bütün halinde görülmektedir.
Beşyol mezarlıgının bir mezar taşından bir hanımın ölüm tarihinin H/1203, Osman Ağa isimli şahsın 1253, İbrahim isimli şahsın 1310 olduğu görülmektedir. Köy mezarlığı oldukça eski ve büyüktür.
Kuruluşu tahmini miladi 1380’lerdir.
BİGALI / ÇAMYAYLA / BOGALI :
İlçe merkezine uzaklıgı 7 kmdir. Köyün nüfusu 2008 yılı verilerine göre 187 kişidir. Yolu asfalt ve içme suyu bulunmaktadır. İlk ismi Boğalı’dır. Kurucusunun Ali BOĞA olması nedeniyle ismi Boğalı olmuştur. Bunlar Küçük Boğalı ve Büyük Boğalı olmak üzere iki köydü. Küçük Boğalı bugün mevcut değildir. Ancak kabristanlık bakiyesi mevcuttur. Köy Süleyman Paşa Vakfı üzerine kurulmuştur. İsmi Boğalı konmuştur.
Sonra Bigalı’ya çevrilmistir. 1982 senesinde ise Sayın Cumhurbaşkanı Kenan EVREN mezkur köye Atatürk Müzesinin açılısı için gelmişti. Bu meydanda köyün tarihi isminin iade edilmesini ilgililere emretmiştir.
Bigalının doğusunda Çanakkale Boğazı ve kısmen Yalova Köyü arazisi batısındaki Kocadere ve Büyükanafarta köyleri, kuzeyde Yalova Köyü ve Kumköy’e bağlı Bahşi Köy (tamamen Kumköy’e taşınmıştır), güneyde Kilye ovası ve Kocadere arazisi ile çevrilidir. /2//1/ Nazmi Sevinç, Hüseyin Tuna, _brahim Çataltepe ve Recep Atik - B.anafarta Köyü /2/ 15 Ocak 1953 ve 31.12.1936 tarihli Eceabat Kaymakamlığı raporları.
Evliya Çelebi şimdiki Bigalı’dan Gelibolu’ya geçtim der. Bir seyyahın 350 sene önce bir köyden sözetmesi onun kuruluşunun oldukça eskilere dayandığının belgesi olduğunu sayabiliriz. /1/ Bigalının 1285 Hicri tarihli cami avlusundaki çeşme kayda değer bir eserdir. Kuyu taşının güzelligi ve sanat stili bakımından bölgemizde başkaca benzerini görmedim. Kitabe taşından anlaşıldığına göre Yakup Bey isminde bir zat yaptırmıştır.
Cami mihrabındaki taşın tarihi ise 885/1431. Yani köye yaklaşık olarak miladi tarihinden 533 ve Hicri tarihinden 529 sene önce cami yapılmıştır. Minarenin tarihi ise 1185 dir. Bigalı Köyü hudutları içindeki Bigalı Kalesi ise Hicri 1233 tarihlerinde inşa edilmiştir. Şimdi çok haraptır. Kale ile köy arasındaki mesafe 3 km’dir.
Bigalı’da Balkan Savası’na katılanlar :
1) Emin Aktas
2) Süleyman Ünal
3) Mustafa Öztemel
Çanakkale Muharebelerine Katılanlar :
1) Ali Karacabey
2) H.İbrahim KOCADANLI
3) Mustafa Cengiz
4) Mehmet Kurtdere
5) Çolak Ali
Hülasa Boğalı / Bigalı, Gelibolu Yarımadası üzerinde ve Çanakkale Boğazında Bigalı Kalesi üzerindeki deniz fenerinden 4.5 km. içeride olan dış denize 12 km ve Seddülbahir’e 32 km mesafede olan taşlı tepenin eteğindeki düzlüğe kurulmuştur. Hemen batı kenarından küçük bir derecik geçer. 80 hane ve 410 kadar nüfusa sahiptir. Geçimleri çiftçilik ve hayvancılıktır. Buğday, pamuk, susam, domates önemli ürünleridir. Velhasıl Maltepe’de Hasan Baba ve Tekke mevkiindeki Elfidan Baba adlı yatırlar vardır. Köydeki halkın yerleşik düzene geçişleri 600 yıldan fazladır.1360 olarak kabul edersek 640 sene civarındadır.
Büyük Anafarta Köyü
İlçe merkezine 14 km mesafededir. İlçeye baglantı yolu asfalttır. Köyün nüfusu 2008 verilerine göre 293kişidir. İsmi değişmemiştir.
Geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Pamuk ve domates önemli ürünleridir. Kadınlar pamuktan dokudukları feracelerini Kök boya ile boyayıp kullanıyorlar. Buda onlara ayrı bir güzellik veriyor. Okuma yazma oranı yüksektir. Sosyal manada kalkınmıştır. Örf ve adetlerine bağlı bir köyümüzdür. Eski bir hamam kalıntısı mevcuttur. Eceabat çıkısı ve yolun sonundaki çesmenin inşa tarihi 1195’tir. Banişi Hacı Hüseyin Efendi kabristanlığındaki Hacı Mustafa Efendinin ölüm tarihi Hicri 1285’tir. Ahmet Efendinin ise Hicri1124’tür. Mustafa Efendinin kerimesinin vefat tarihi Hicri 1229’dur. Derviş Süleyman Efendinin ölüm tarihi ise 1205’tir. İsmini okuyamadığımız bir kadının mezar taşı kitabesi :
Emir itü düdayı ferman, İristi ecel virmedi aman, Muradıma irmedim dünyada runuman, Cennete vere muradımı rahman, Elhaç Halil Ağa Kerimesi Ruhuna fatiha.
Ölüm Tarihi : 1277
Hülasa Büyükanafartalar hudutları içinde olan Küçük Kemikli Burnu eski yerleşim merkezlerinden biridir.
Burada çesitli zamanlarda ve çesitli kişiler tarafından deniz kıyılarında işlenmiş altın küpe, yüzük gibi ziynet eşyalarının ve altın gümüş paraların, küp ve testi parçalarının bulunduğu şifahi rivayetler arasındadır. Köyün 2 km güneyinde ve Çamtekke Mevkiinde Tekke kalıntıları mevcuttur. Önce Tekke ve sonra köyün iskanı gelir.
Anafartalar Savaşlarında Mustafa Kemal’in karargahı burada idi. Bu itibarla tarih ve kültürü bir tarafa Çanakkale Savaş hatıraları ile dopdolu bir köyümüzdür. Bazı şehit subaylarımız Büyükanafarta Köyü kabristanlığında yatarlar./1/ Köyün kurulus tarihi 1306’dır. Yani Ece Bey kurmay ekibi Çimbe kalesini aldıktan sonra, Gelibolu merkez Kalesinin fethinden önce yarımadanın tamamına el koymuşlardır. Durumu gören Gelibolu Tekfuru 1357’de kaleyi kendiliğinden Süleyman Paşa veya Ece Beylere teslim etti. Zira Gelibolu’nun fethinden önce Süleyman Paşa ölmüş olabilir. Yarımada ucunda Osmanlıların kurduğu ilk köyler : Anafartalar, Beşyol, Karainebeyli, Siğilli, Bahşi ve Bigalı gelir. Maydos halkı olan Rumlar Ece Beye tabi olmuşlardı. Burası dülgarları ( marangozları) ile ünlü idi. Bu itibarla bütün marifetlerini yörenin imarı için kullanmışlardı. Daha sonra ise Elpeden ve Behramlı ve bilahare de Elpeden kalelerinin inşasından sonra Kilit-ül Bahir’e hicretmişlerdir. Yörede en son iskan merkezi Seddülbahir’dir. Köyün ve kalelerin inşa tarihi 1657 tarihine rastlar.
KİLİTBAHİR (Kilit-ül Bahir)
Kilitbahir Boğazın en dar yerinde Çanakkale'yle karşılıklı yer almaktadır.780 nüfuslu köy,Eceabat'ın yaklaşık 3 km güneyinde dik bir yamaç üzerine kurulmuştur.Kilitbahir,küçük feribotların Boğazı geçmek için kullandıkları küçük limanı ile Milli Park'a geçitlerden birisidir.
Antik Çağdaki adı :
Eski çağlarda buraya “Dişi Köpek Mezarı” anlamına gelen Koynus / Coynus-sema denir. Truva Kralının eşi Hekabenin mezarının burada olduğu rivayet edilmektedir. Köy ismini bu mezardan almıştır. Atinalılar M.Ö. 411’de kazandıkları zaferin anısına bir anıt dikmişlerdir. Ancak anıtın yeri bilinmemektedir. Efsaneye göre Hekabe Troia Kralı Priamos’un karısı, Hektor ve Paris gibi çocuklarının annesidir.
Efsanenin hikayesine gelince; Hekabe latince : Hecube demektir. 19 çocuk anasıdır ve bu yüzden Hekabe ilkçağ eserlerinde doğurgan ve bahtsız ana tipini yansıtır. Homeros destanında belirtilen karakter sonraları iyice abartılmış ve Hekabe çocuklarını bir bir kaybettiğinden ve korkunç yıkım ve işkencelere tanık olduktan sonra gözü dönmüş bir köpek gibi kudurup etrafına saldıran anaç varlığın simgesi olmuştur. Kimi efsanelerde onun evlat acısına dayanamayıp gece gündüz uluyan dişi köpek haline dönüştüğü de belirtilir. Başka bir rivayete göre Hekabe Cynos-sema’ da büyük bir savaşa tutuşur ve büyük kahramanlıklar gösterir ve orada ölür. Savaşın tasviri yapılırken Hekabe’nin köpekler gibi dişlerini göstererek etrafa saldırdığından bahsedilir.
Onun bu hali de yöreye ad oldu. Böylece Kilit-ül Bahir’e “Dişi Köpek Mezarı “ anlamına gelen Cynos-sema denmiştir
Hülasa efsanenin özeti”Troianın sükutundan sonra Kral Piriyam’un II. karısı Hecube diğer esirler ile birlikte Avrupa kıyısında ve Havuzlar mevkiinde /Arrbienei/ kurulan pazarda satılmış ve bir Trakyalı köle olmuştur. Bu sırada deniz kenarında oğlunun cesedini görür. Katili de yanındadır. Bunun üzerine Hecube deli gibi olur ve katilin üzerine saldırıp, gözlerini oyar. Bu defa katilin yakınları Hecube’ye saldırırlar ve onu taşlarlar.
O da atılan taşları eli ve ağzı ile tutup onların üzerine gönderir. Karşı taraf onun dilinden anlamazlar. Ancak ondan köpek havlamasına benzer sesler işitirler. Sonuçta Hecube öldürülür ve mezarına da köpek mezarı denilir.
Kurulus Tarihçesi :
Kuruluşu gösteren bir kayda rastlanmaz. Ancak çarşıdaki Damat İbrahim Paşa Çesmesinin inşa tarihi Hicri veya Rumi 1023. Yani 400 sene önce böylesi tezyin edilmiş bir çeşme inşasının olduğu iskan merkezinin en azından 250-300 yıllık bir mazisi olmalıdır.
Kısaca, bir göçebe obasında böyle bir eser yapılamaz. Yine taktirde Cahid-i Sultan’ın oğlu Adem Efendi’nin mezar taşındaki ölüm tarihi 1053’tür. Demek ki 350 sene önce burada cemaat oluşturmuş insanlar varlığı kabul edilebilir. Buna göre çesmenin inşası ve Cahid-i Tarikatının 14. asırda kurulmuş olması durumuyla kasabanın kalelerle birlikte inşa edildiğinden ve iskan merkezi haline getirildiği düşünülebilir. 1658’de Kilit-ül Bahir’i gezen Evliya Çelebi, Kaptan Paşa Eyaletine bağlı kaza merkezi olarak bahseder,Kilitbahir'den.
Kale içinde 62 toptan söz eder. 750 kadar çift katlı, kiremit örtülü hane olduğunu yazar. Kaleler 1462’de inşa edildi. Kale içindeki çesme kitabesi 1492 ve Kanuninin Sarıkule eki ise 1545’de olmuştur. Ayrıca Lapseki ilçesi Çardak Bucağında bir kültür manzumesinin sahibi olan Gelibolu Beylerbeyi Yakup Paşa’nın Çanakkale Vakıflar Müdürlüğü, Vakfiye kayıt defterinin 57’nci sahifesinde Çardak eserleri anlatıldıktan sonra Kilit-ül Bahir eserlerinden sözedilir. Buradaki Vakıf İdaresi: bir kısmını Kilit-ül Bahir’de mescide, kısmi aharın nısfını vakfın hamamına, kısmı salisi Han ile Hamam Beyni’ne icra eyledi. “Bunların vakıflarıda Kala-i Sultaniye’de meaddid dükkan ve iki ev ve büyük mahzenlerdir. (Vakfiye tarihi 1479) Tabiki eserler de vakıf tarihlerinden önce inşa edilmiş olmaları gerekir. Demek ki Gelibolu Beylerbeyi Yakup Paşa, Fatih’in emri üzerine Kilitbahir Kaleleri’nin inşası ile birlikte han, hamam, çeşme ve bir mescid yaptırmıştır. Cami halen ibadete açıktır. Fatih Camii olarak bilinir. Hamam ile çeşmeden eser yoktur. İskeleti olan hamamı Piyale Paşa işlettirmiştir.
Kısacası Kaleler sözkonusu eserlerle birlikte köyde kurulmuş oluyor. Köyün batısındaki Elpeden Köyü de kalelerin inşası ile birlikte oraya göç etmiş olurlar. Başka türlü izah yapamayız.
Kocadere Köyü
İlçe merkezine 7 km uzaklıkta olup nüfus olarak İlçenin en küçük köyüdür. Köyün nüfusu 2008 yılı verilerine göre 56 kişidir. Halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Köy ; ismini bulunduğu yerdeki Kocadere deresinden almaktadır.
Kumköy Köyü
İlçe merkezine 15 km. Yalova Köyüne 2 km. mesafededir. İsmi hiç değişmemiştir. Neden Kum ismi verildiğini bilinmiyor. Ancak arazi düz ve toprakları kumludur. Bu bakımdan bu ismin verilebilecegi akla geliyor.
Nüfusu 2008 verilerine göre 417 kişidir. İlköğretim okulu ve sağlık birimi bulunmaktadır. Eski camisinin ne zaman yapıldığını bilen yok. Yenisi minareli ve 1976’da inşa edilmiştir. Toprakları verimlidir. Buğday, domates, ayçiçegi ve pamuk önemli gelir kaynaklarını oluşturmaktadır. Dedelere mum yakma dışında önemli batıl inançları bulunmamaktadır. Köy kahyası Mehmet ŞEN’in avlusunda Veli Dede isimli bir yatırın mezarı bulunmaktadır. Kim olduğu ve ne zaman öldüğü hakkında bir bilgi yoktur. Şifahi rivayetlere göre ilk defa köye yerleşenler İbrahim Çavuşlar ailesidir.
Köyde bir ebe ve bir orman muhafaza memuru bulunmaktadır. 1994 yılı Gelibolu Yarımadası yangını Kumköy merasından çıkmıstır. Şimdiki köy Uzun Hıdırlı, Keçeli ve Bahşi Köy’ün toplanmasından meydana gelmiştir. İki metre uzunluğundaki mezar taşlarına bakılacak olursa en eskileri Bahşiköy’dür. Sonra Uzun Hıdırlı, Keçeli ve en son Kumköy. Nihayet üç obanın toplanması ile şimdiki Kumköy kurulmuş oluyor.
Burada Bahşi’nin, Uzun Hıdırlı’nın ve Keçelinin bir anlamı var. Hepsi Oğuzlardan bir kolun ve cemaatin anısını ve ismini taşıyor. Ama kumun tarihi bir manası yoktur. Bu durum onun yeni bir köy olduğunun delilidir. Çünkü Osmanlı da önemli bir manası ve özel bir anı taşımayan bir sözcüğü köye ad yapmazlardı. Kum, kaya, dere, çakıl, taş ve toprak son asır isimleridir. Böylesi köy ve insan isimlerini Hazreti Adem bile kullanmamıştır. Mesela oğullarından birinin ismi Habil idi. Hala kullandığımız isim.
Ama Hıdır bir erkek adı yanında Oğuzların Hıdırlı cemaatinin adıdır. Keçeli ise Karakeçeli ve Kızılkeçeli koludur. Bahşi ise çok daha anlamlıdır. Kum kelimesinin ise tarihimizde ve kültürümüzde özel bir anlam taşımamaktadır.
Bahşiköy simdiki Kumköy’ün batısındaki ovaya hakim tepenin yamacında idi. Kuzeyindeki tepe Gaziler Tepesidir. Bu yörede ve Bizans toprağında ilk şehit olanlar burada metfundur. Tepe onların anısını taşır. Önündeki Tepe de Borozan Tepesidir. Burada da ilk hanım şehidimiz yatmaktadır. Borozan Tepesinin güneye bakan yamacın ucundaki ormanlık içindeki mezarlık ta Bahşiköy mezarlığıdır. Bahşi Babanın mezarı da burada bulunmakta ve halen ziyaret edilmekte. 1994 Gelibolu Yarımadası büyük yangınında onun etrafındaki pırnar ormanının yanmaması hayret vericidir. Gene Çanakkale Savaslarında birçok şehidimiz burada defnedilmistir.
Şehitleri yıkayan İmam Efendi’nin kabri burada bulunmaktadır. Önceleri Bahşi Baba mezarı basında Hıdır – İlyas günlerinde yöre halkı toplanıp mevlüdü şerif okurlardı. Şimdi ferdi olarak yapılıyor ve önceki özelliğini kaybetmiş durumdadır. Bahsi Baba’nın mezar tasında ölüm tarihi bulunmamaktadır. Olanlardan okuyabildiklerimiz: Aliağanın ölüm tarihi 1203, Emine Hatun’un ölüm tarihi 1208 ve Halil Efendi’nin ölüm tarihi 1208. Bu yöredeki Bahşi, Uzunhıdırlı ve Keçeli köyleri dağıldıktan sonra toplanarak Kumköy’ü oluşturmuşlardır. Bu herhalde savaştan sonra olmalıdır.
Küçük Anafarta Köyü
İlçe merkezine Büyükanafarta üzerinden 19. km uzaklığındadır. Köyün nüfusu 2008 verilerine göre 278 kişidir. yolu asfalttır. Savaşlarda yıkılan köy tekrar inşa edilmiştir. Minareli olan camii 1895 yılında inşa edilmiştir. Ondan önceki camiin ne zaman yapıldığını bilen yok. Evleri taş yapı ve üzerleri kiremit örtülü. Geçim kaynakları tarım ve hayvancılık. Buğday, ayçiçeği ve domates ürünleridir. Sosyal manada kalkınmış bir köyümüz sayılabilir.
Köyün içinde eski bir hamam kalıntısı vardır. Köy meydanındaki çeşmeyi Hacı Mehmet Ağa 1013’te inşa ettirmiştir. Büyük bir mezarlıkları vardır. Üzerlerinde tarih olmayan ulu mezartaşları dikkat çekmektedir. Ali Ağanın ölüm tarihi 1203, başka bir şahsın ise 1205. 400 yıl önce bir çeşme yapıldığına göre köyün kuruluşu 1356’ları bulur. İsmi hiç değişmemiştir. Yani kadim ismi Küçükanafartadır. Kuruluş yıllarında iki camisi bulunmaktadır. Çanakkale savaşlarından sonra ikincisi yapılamamıştır. Batı cihetinde ve 1.5 km ileride Yaka veya Baka çesmesi vardır. Burada aynı ismi taşıyan birde yatır vardır. Yaka Baba veya Baka Baba ise sahilde Büyük Kemikli Burnunda misafir edilmektedir.
Seddülbahir Köyü
İlçe Merkezine 33 km ve Gelibolu Yarımadasının güneye bakan uç noktası ve boğaza girişte denizin seddidir. Köy nüfusu 2008 verilerine göre 310 kişidir. Yaz aylarında çevresindeki yazlık tesisler nedeniyle nüfusu ikiye katlanmaktadır.. Halkı genellikle tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla uğraşır. Turizm potansiyeli yüksektir.
Camisi, minaresi bulunmaktadır. Yolu asfalt ve suyu yeterli bulunmaktadır. Kalesi ve minaresi son derece harap bir görüntüdedir. Seddülbahir Çanakkale Savaşlarında dağılmıstır. Sonradan 1934 ve 1938 ‘lerde Romanya ve Bulgaristan göçmenleri yerleştirilmiştir.
Tarihçesi :
Kilit-ül Bahir ve Kale-i Sultaniye tahkimatlarının yetersiz kalmaları sebebiyle 4. Mehmet zamanının Sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa Seddülbahir Kalelerini yaptırmaya karar vermiştir. 1656 –1657’de inşasına başlanır ve 1659’da tamamlanır. Tam karşıdaki Kumkale ile birlikte inşa edilir. Kale ustaları ve kale dizdarları eş ve çocuklarını da getirmek suretiyle ilk köyü kurmuş olurlar. 1914’de 200 hane olan Seddülbahir 3 Kasım 1914 bombardımanından sonra boşaltılır. Gidenler bir daha geriye gelmezler.
Velhasıl Seddülbahir Köyümüzün mahallinde bulunuşu sebebiyle ne kadar savaşa sahne oldu ve tarih boyunca basına neler geldiği hususunda herhangi bir bilgi mevcut degildir. Kimse bilip sayamaz. Şimdi Turizm yönünden önemli bir köyümüzdür. Eski cami ve minare hatıradır.
Yalova Köyü
İlçe merkezine 15 km ve Eceabat ve İstanbul yolundan 12 km sola dönüş ve 3 km sonra Yalova köyüne varılır. Nüfusu 2008 verilerine göre 326 kişidir. İlkokulu Osmanlı döneminde inşa edilmiştir. Kullanılmayan okulu ise 1918 yılında Cevatpaşa tarafından inşa ettirilmiştir. Yolu asfalt olup içme suyu bulunmaktadır.
Köy Camii 1187 / 1762’de Hafızzade Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştır. Zafer çesmesi ise 1334 tarihlidir. Cami haziresindeki bir mezartaşı kitabesinde 1203 tarihi geçmektedir. Eski Hamam ise 1938 tarihinde inşa ettirilmiştir. 1333’de vefat eden Mehmet Ağa’nın Cami Haziresindeki kitabesi ise :
Beni kıl mağfiret Ey Rabbiyezdan
Bihakkı Arsı Arsı Azam Nuru Kur’an
Gelüp kabrimi ziyaret eden ihfan
İdeler ruhuma bir fatiha insan
Hasanoğlu Hacı Muhammed Ağa’nın Ruhuna fatiha /1333/
İsminin Hikayesi :
İlk ismi Yalakabak’tır. İzmit taraflarındaki Yalakabak Kalesi ile bu isim karıştırılmamalıdır. Köyün eski kuruluşu şimdiki köyün doğusundaki değirmen tepesi denilen yerdedir. Sonra şimdiki yerine yerleşilmiştir. Yer degiştirmesine sebep olarak yaygın bir hastalığın neden olduğu ileri sürülmektedir. İsminin “toprağın kabak gibi açması” tabirinden veya arazinin coğrafi özelliğinden verildiği sanılmaktadır. Sonradan Yalova olarak değiştirilmiştir.
Diğer Özellikleri :
1939’da büyük bir sel felaketi ve 1948’de büyük bir yangın atlatmıştır. Geçim kaynakları tarım ürünleri, özellikle buğday, pamuk ve sebzeciliktir. Sosyal bakımdan gelişmiş köylerimizdendir.
Güneyde Sarıkız Tepesi ve kuzeyindeki Bakacak Tepesinde birer yatır bulunmaktadır. Evler iki katlı kiremit örtülüdür. Kültürü, gelenekleri diğer köylerle paralellik gösterir. Ovasında Çanakkale Bogazının dayanılmaz güzel görüntüsü izlenir.
Hülasa Kabristanlığında Rumeli fatihlerinden biri olduğu söylenen bir yatır vardır. Yani Ece ve Fazıl Beylerin arkadaşlarından biri. Kitabesinde Kelime-i Şehadet yazılı ve isim ve tarih yoktur. En önemlisi de Rumeli fatihi ve Gazi Süleyman Paşa’nın kurmaylarından Gazi Fazıl Ahmet Paşanın mezarı Yalova köyümüzdedir.
Türbesi daha önce zikrettiğimiz gibi Sestos harabeleri içindedir. 6 Mayıs kutlamaları onun yanıbaşında yapılmaktadır. Gazi Fazıl Ahmet Paşa Gelibolu’yu ve dolayısıyla Avrupa’yı fetih gayesiyle ilk defa Çimbe Kalesine çıkan iki kişiden biridir.
Yolağzı Köyü
İlçe merkezine 23 km mesafededir. Yolu asfalt, suyu yeterlidir. Köy nüfusu 2008 verilerine göre 124 kişidir. Arazisi verimlidir. Mevcut gölü kurutularak, gölet oluşturulmuştur. Göletten Kumköy ve Yalova köyleri de istifade ederler. Geçim kaynaklarını tarım ürünleri buğday, arpa, ayçiçeği, pamuk ve domates oluşturur. Hayvancılık gelişmiştir.
Mevcut caminin ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir. Sonradan onarım gördüğü ahşap işçiliğinden anlaşılmaktadır. Minareli ve imamı vardır. Köyde 1900’lerde bir sübyan mektebi bulunduğu şifahi rivayetler arasındadır. Yaptıranın isminin de Ethem Efendi olduğu söylenmektedir. Köyün içinde 2 hamam kalıntısı bulunmaktadır. Mezarlık içindeki bakımsız türbenin Ece Bey’in mezarı olduğu rivayet edilir. Bu yörede Ece Bey’in üç mekanı bulunmaktadır. Yolağzı Köyünde mezarlıkların 40 dönüm araziyi kapsadığı söylenmektedir. Bu durum köyün önceleri büyük bir kasaba olduğunu hatırlamamıza bir vesiledir.
Hülasa eski köy şimdiki köyün doğusundaki Kızlar Tepesinde idi. 800 hane olduğu söyleniyor. Buradaki ismi Saidli ve Seyidlidir. İl yerleşenleri Karakeçelilerin Saidli cemaati olmalıdır. Bu bakımdan ismi Saidli kalmıştır. Köydeki şifahi rivayetlere göre Barbaros Hayrettin Paşanın babasının da bu köy doğumlu olduğudur.
Yani Barbaros Hayrettin Paşanın Saidli Köyünden olduğunu söyleyebiliriz. Velhasıl Cuma günleri kızlar eğlence yaparlarmış bunun için eski köy yerine kızlar tepesi denilmiştir. /1/ Müslümanlarda Cuma gününün anlamı ve etkileri burada da görülür. Köyde misafir ağırlanır, ikramlar yapılır ve gün bayram ve şenlik havası içinde yaşanırdı. Örf ve adetlerin kaynakları arasında dini anlayışların yeri oldukça büyüktür. Mum yakmak, bez bağlamak ve helva pişirmek gibi bazı inançların kaynağı Hıristiyanlık olarak görülmektedir.